6 Kasım 2025

“Çocukluk Çağı Lösemisi, Artık Tedavi Edilebilir Bir Hastalıktır”

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Anabilim Dalı ve Çocuk Hematolojisi-Onkolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Mine Çakmak, 2-8 Kasım “Lösemili Çocuklar Haftası” dolayısıyla bilgilendirmede bulundu.

06 Kasım 2025 Perşembe 19:15
47 Okunma
“Çocukluk Çağı Lösemisi, Artık Tedavi Edilebilir Bir Hastalıktır”

Lösemi hastalığını kemik iliğinde bulunan kan yapıcı hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla ortaya çıkan bir kan kanseri olarak tanımlayan Doç. Dr. Çakmak,  “Normalde sağlıklı alyuvar, akyuvar ve trombosit üretmesi gereken kemik iliği, bu anormal hücreler tarafından işgal edilir. Çocuklarda en sık Akut lenfoblastik lösemi (ALL) görülür.  Akut lenfoblastik lösemi, tüm çocukluk çağı lösemilerinin yaklaşık yüzde 75’ini oluşturur. Akut myeloid lösemi (AML) (%15–20) ve Kronik myeloid lösemi (KML)  daha az sıklıkla görülür. juvenil myelomonositik lösemi (JMML) gibi kronik formlar ise nadir görülür.” dedi.

Çocuklarda lösemi belirtilerinin genellikle sinsi başladığını ve başka hastalıklarla karışabildiğini ifade eden Doç. Dr. Çakmak, ailelerin dikkat etmesi gereken bulguları şu şekilde sıraladı: “Nedeni açıklanamayan yorgunluk, solukluk, halsizlik. Sık enfeksiyon geçirme, iyileşmeyen ateş. Burun kanaması, diş eti kanaması, ciltte morluklar.  Kemik veya eklem ağrısı, topallama. Karın şişliği (dalak-karaciğer büyümesi). Boyunda, koltuk altında, kasıkta bezeler. İştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemeleri. Bu belirtiler birkaç haftadan uzun sürüyorsa, anamnez, fizik muayene, tam kan sayımı ve diğer laboratuvar testleri ile ilk değerlendirme yapılabilir.” şeklinde konuştu.

“Geç Tanı, Organ Tutulumu ve Enfeksiyon Riskini Artırarak Tedavi Şansını Azaltabilir”
 Lösemide erken teşhisin, hastalığın santral sinir sistemi gibi diğer dokulara yayılmadan tedavisini mümkün kıldığını ifade eden Doç. Dr. Çakmak, “Ancak geç tanı, organ tutulumu ve enfeksiyon riskini artırarak tedavi şansını azaltabilir.” dedi.
Günümüzde lösemi tedavisinde ilerlemeler hakkında bilgi veren Doç. Dr. Çakmak, “ Son yirmi yılda çocukluk çağı lösemi tedavisinde büyük ilerlemeler kaydedildi. Artık hastalar, genetik profilleri ve risk düzeylerine göre kişiselleştirilmiş kemoterapi protokolleriyle tedavi ediliyor. Bu yaklaşım, hem tedavi başarısını artırıyor hem de gereksiz ilaç yükünü azaltıyor. Ayrıca hedefe yönelik tedaviler, özellikle imatinib ve dasatinib gibi tirozin kinaz inhibitörleri sayesinde, belirli genetik alt tiplerde olağanüstü sonuçlar elde ediliyor. Bu ilaçlar, kanser hücrelerini doğrudan hedef alarak sağlıklı dokulara zarar vermeden etki ediyor.” ifadelerini kullandı.

“Bütüncül Yaklaşım Sayesinde Tam İyileşme Oranı Yüzde 95’in Üstüne Ulaşmış Durumda
İmmünoterapi alanında da çığır açan yeniliklerin mevcut olduğunu aktaran Doç. Dr. Çakmak açıklamasında, “Blinatumomab ve inotuzumab gibi akıllı moleküller ile CAR-T hücre tedavileri, klasik kemoterapiye dirençli hastalarda bile yüksek başarı oranları sağlıyor. Bunun yanı sıra kök hücre nakli protokolleri daha güvenli hale getirildi; nakil öncesi hazırlık ve sonrasındaki destek tedavilerinde mortalite oranları belirgin biçimde azaldı. Son olarak, enfeksiyon kontrolü, destek tedavisi ve beslenme takibinde sağlanan gelişmeler, tedavi sürecinde çocukların yaşam kalitesini ciddi ölçüde yükseltti. Bu bütüncül yaklaşım sayesinde bugün çocukluk çağı lösemilerinde tam iyileşme oranı yüzde 95’in üstüne ulaşmış durumda.” ifadelerine yer verdi.
Düzce Üniversitesi Tıp fakültesi Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji biriminin imkanları hakkında bilgi veren Doç. Dr. Çakmak, “Beş güne kadar yatarak kemoterapi, tüm ayaktan kemoterapi seçenekleri verilebilmektedir. Kan transfüzyonu, enfeksiyon tedavileri gibi destek tedavileri hastanemizde yapılmaktadır.” açıklamasında bulundu.

“Lösemi Bulaşıcı Değildir
Lösemi hakkında toplumda yaygın olan yanlış inanışlara da değinen Doç. Dr. Çakmak, “Öncelikle, lösemi bulaşıcı değildir. Bu hastalık, kemik iliğinde kan hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasıyla ortaya çıkar. Bir diğer yanlış düşünce, löseminin sadece kalıtsal olduğu yönündedir. Oysa vakaların büyük çoğu, kalıtsal değil; genlerde rastlantısal değişiklikler ya da bazı çevresel etkiler sonucu gelişir. Toplumda sıkça duyulan bir başka yanlış da “kemoterapi çok ağır, bu hastalıktan kurtulmak mümkün değil” düşüncesidir. Oysa artık modern ilaçlar ve destek tedavileri sayesinde çocuklarda lösemi tedavisi çok daha kolay tolere ediliyor ve tam iyileşme oranı çocuklarda yüzde 95’e kadar çıkıyor. Ayrıca “kök hücre nakli tek çaredir” inanışı da doğru değildir. Günümüzde uygulanan hedefe yönelik ilaçlar ve immünoterapiler sayesinde birçok çocuk, nakil yapılmadan da tamamen iyileşebiliyor. Kısacası, lösemi hakkında doğru bilgiye ulaşmak, umudu kaybetmemek ve modern tedavilerin gücüne inanmak çok önemli.” ifadelerine yer verdi.

“Her Bir Kan Bağışı, Bir Çocuğa Yeniden Hayat Verme Gücüne Sahiptir”
Kan ve kök hücre bağışının lösemi tedavisinde hayati öneme sahip olduğunun altını çizen Doç. Dr. Çakmak,  kan bağışının belirli koşulları sağlayan sağlıklı bireyler tarafından yapılabildiğini bildirdi.  “18–65 yaş aralığında, en az 50 kilogram ağırlığında ve genel sağlık durumu iyi olan herkes kan verebilir. Bağış yapacak kişinin son dönemde enfeksiyon geçirmemiş, antibiyotik kullanmamış, dövme veya piercing yaptırmamış olması gerekir. Ayrıca Hepatit B, Hepatit C, HIV (AIDS) veya sifiliz (frengi) gibi bulaşıcı hastalıkların bulunmaması zorunludur. Erkekler yılda dört, kadınlar ise üç kez kan verebilir ve bağışlar arasında en az iki ay bulunmalıdır. Lösemi tedavisi gören çocuklarda kemoterapi sürecinde alyuvar ve trombosit değerleri düşebildiği için bu bağışlar, onların yaşamını sürdürebilmesi açısından büyük önem taşır. Her bir kan bağışı, bir çocuğa yeniden hayat verme gücüne sahiptir.” şeklinde konuştu.

“18–50 Yaş Arası, Sağlıklı ve Kronik Hastalığı Bulunmayan Herkes Kök Hücre Bağışçısı Olabilir.”
“Kök hücre bağışı, lösemi ve diğer kan hastalıklarının tedavisinde yaşam kurtarıcı bir yöntemdir.” diyen Doç. Dr. Çakmak, “18–50 yaş arası, sağlıklı ve kronik hastalığı bulunmayan herkes kök hücre bağışçısı olabilir. Bağışçı olmak için yalnızca birkaç tüp kan örneği verilerek TÜRKÖK sistemine kayıt yapılır. Kök hücreler, hastanın kemik iliğinde bozulmuş kan yapımını yeniden başlatır ve kalıcı iyileşme şansı sunar. Her kök hücre bağışı, bir lösemi hastasına “ikinci bir hayat” armağan etme potansiyeline sahiptir.” dedi
Lösemiyle mücadele eden çocuklara ve ailelerine mesaj veren Çocuk Hematolojisi-Onkolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Mine Çakmak, “Çocukluk çağı lösemisi artık tedavi edilebilir bir hastalıktır; her yeni gün, bilim ve umutla daha fazla çocuğun sağlığına kavuştuğu bir başarı hikâyesidir.” şeklinde açıklamasını tamamladı.

TÜM KATEGORİLER

  1. Gündem
  2. Ekonomi
  3. Siyaset
  4. Asayiş
  5. Sağlık Ve Çevre
  6. Spor
  7. Eğitim
  8. Sektörel
  9. 3 Sayfa
  10. Dünyadan

TÜM YAZARLAR

  1. Mehmet Sönmezoğlu
Memleketim Düzce, Düzcede haberciliğinin özündeki sürekli değişim ve gelişim sürecini destekler ve öncülük eder.